...Yalnızca gençken ve refah içindeyken Tanrı'dan bağımsız olunabilir.Bağımsızlık insanları güven içinde sonsuza taşıyamaz.Dini duygular biz yaşlandıkça gelişme eğilimi gösterirler,çünkü ihtiraslarımız ateşini yitirdikçe,hayal güçlerimiz ve duygularımız köreldikçe aklımız daha rahat işler hale gelir,bir zamanlar aklımızı çelen imgeler,arzular ve heveslerden arındıkça,Tanrı gizlendiği bulutların arkasından görünür,ruhumuz bütün aydınlıkların kaynağı olan bu varlığı hisseder ,görür ve ona yönelir,bu yöneliş doğal ve kaçınılmazdır.

- Fakat farklı insanlara farklı gösteriyor kendini...Şimdi ise...?
-Şimdi nasıl gösteriyor kendini?
-Kendini yokluk şeklinde gösteriyor.sanki hiç yokmuş gibi...

zaman: Salı, Ağustos 31, 2010 , 0 Comments

 KELİMELERDE DİNLENDİM BUGÜN

    Yarına uzak,dünü yarım kalmış çocuk,kenarında kaldırım kiri dudaklarıyla gülümsedi,gözlerimin içine.Zıplıyordu yerin üstünde.Hissetmek miydi her bir vuruşunda ayağının altında yaşamı,yoksa her bir vuruşunda ezip un ufak etmek miydi umutlarını?
     Püskülleri eskimiş çantasından çıkarttığı kelimeleri havaya üflüyordu.Ben bugün o kelimelerde dinlendim.Ruhum dilsizleşti,sadece dinledi ve izledi,ama kalemim yazmaya çok istekliydi.İşte bir şeyler yazmaya..

Yırtık pabuçlarından gözüken 
Ayaklarında değildi açlık, 
Kirli elbisenin pilelerinde de  
Feri sönmüş gözlerinin yakarışlarındaydı
Üşüyen ellerinin geleceğe uzanamayışında
Minik vücudunun sıcak sevgilerle kucaklanamayışındaydı açlık.

İki dilim ekmek  arasında susuzluk
Dışarı çıkıp umarsızca ve tasasızca  
Oyun oynama isteğini öldürmüş
Olmalı yoksulluk
Ve değil mi ki
Düşünmeyi öldürür yoksulluk

Bir sokak arasında
Akan sular etrafında,hayallerini kağıttan yelken yapıp
Bıraktın orada
İzledim arkandan gidişini
Cebindeki üç beş bozuk paranın şıngırtısı
Kulaklarımda şimdi


Bugün havaya savrulan o kelimelerde dinlendim
İnsanlığımızın eksik yanını bir kez daha hissettim.

g.K

zaman: Pazar, Ağustos 29, 2010 , 2 Comments

Yığın yığın vaadedilen kelimeler
Arkanda
Dikişleri sökük kalbinin
Ucuz boyalı kapısı
Bayram ziyaretlerinde bile
         Çalınmadı bir daha

Yürüdün,eksik bir yanın
Düğmeleri kırık gömleğini
Toz bezi yapmaktan ibaretti
        Senin için yarın
Ama hep tozlu kaldı
Dayayıp döşediğin ruhunun
En ücra köşeleri
Silmeye yanaşmadığını
Gözlerindeki kir gibi.

Çay kaşığının ucuyla baktın hayatın
Tadına
Gülmenin tadı kaldı damağında
Yalnızlığın kokusu çoktan
Sinmişti evine
Masanın üstündeki gümüş şamdanlığının
Aydınlatabildiği
Karalama dolu sayfalarındı sadece

Yığın yığın vaadedilen kelimeler
Arkanda
Çok değil,hemen senden sonra
Rüzgar yaka paça
Attı onları da
Toprağa..

g.K

zaman: Pazartesi, Ağustos 16, 2010 , 0 Comments

Azarlandı
Çünkü yemek saatine geç kalmıştı
Tozunu çırpa çırpa eteklerinin
Evine doğru yol aldı
Güneş..

Ve geride bırakışı güneşin beni
Ben de bıraktım geride neredeyse her şeyi
Susuzluğa mahkum ettiğim çiçeklerimi
Hayatın saçmalığını anlattığım resimlerimi
Ucu tükenmiş kalemlerimi
Yastığın altında sakladığım,rüzgarın çığlığıyla sağır olan geçmişimi
Kırık tokalarımı
İpleri dolaşmış uçurtmalarımı
Kilidi bozuk kapılarımı
Zaman akarken içini doldurduğum bardaklarımı

Ve ben de bıraktım geride 
İçine kış soğukluğu sıkışmış,şafak vakti kokusu sinmiş gözlerimi
Kir dolu tırnaklara,kemikleri çatlak parmaklara sahip ellerimi
Beceriksiz fırtınaların sarsmaya çalıştığı omuzlarımı
Poşet poşet umutsuzluk taşıyan kollarımı

Dar bir patikada yürüyorum yavaş yavaş ama emin
Bir elimde kırık pusulam
Diğerinde yırtık haritam
Yolculuk vakti

Benimkisi taşımak cebinde hayatı
Şimdi hayallerin peşine takılı
Konserve kutuları..

                              g.K

zaman: Çarşamba, Ağustos 11, 2010 , 0 Comments

Çatı katı rüzgarları
Çeviriyor ikinci el bir kitabın
Saman kağıttan sayfalarını
Okur gibi yapıyor,sararmış silik satırlarını. 

Yalın ayak çıkamazsın buranın merdivenlerini
Çıksan da, kesmez sana dönüş biletini
Dinlemek istemezsin
Ama duyarsın basamaklarda
Köşe kapmaca oynayan böceklerin
Çekişmelerini

Anlayamazsın bu duvarların dilini
Bu kapının,bu odanın,bu evin dilini
Elinde şarap şisesi
Islak kırık bir aynanın.
Bir dikişte içiverir tükenişinin son damlasını
Ve tükenişi son damlasının.

Anlatmaz sana cam kırıkları
Vermez sınırları belirsiz kurak yolların haritasını
Üç maymunu oynar
Konuşur konuşur,yalanlar.
Kül edişi bozkır otlarını
Bir ateşin rüzgarla dansı.

g.K

zaman: Pazar, Ağustos 08, 2010 , 3 Comments

Dışardan Gazel / Fazıl Hüsnü Dağlarca

Siz Ali Bey, Veli Beyefendi busunuz,
Gelecekler önünde suçlusunuz.

Yöneteceksiniz de ulaşacak ha,
Çağdaş Uygarlığa ulusunuz.

Ön karanlık, art karanlık, Sağ karanlık, sol karanlık
Kara toprak içine mi gömülüyoruz.

Bir ülke, yarısı çırılçıplak,
Yarısının yediği ekmek tuz.

Uyur itleri, inekleri, ayıları,
Bütün aydınları uykusuz.

Milyonu trahom toplumun, milyonu sıtma,
Milyonu verem, bilmiyor muyuz?

Ne olmuşuz, ne yapmışlar bize,
Nasıl bağlanmış elimiz, kolumuz.

Böyle giderse biline hep.
Mustafa Kemal'le bile yokuz.

De, yüreğin nice yanarsa yansın,
Efendilerin yüreği buz.

zaman: Cuma, Ağustos 06, 2010 , 0 Comments