BİR YIL DAHA

    Bir yılı daha da geride bırakıyoruz,bir senelik daha yaşanmışlığımız mı yoksa zaman geçirmişliğimz mi artıyor bunu bilemem,herkes için farklıdır çünkü.Ben de her ikiside mevcut,daha çok büyüdüm daha çok şey gördüm ve insanları biraz daha tanıdım,çünkü onlarla can sıkıcı şeyler yaşadım.İyisyle kötüsüyle bir yıl daha bitti ve 365 günlük yeni bir serüven yeniden başlıyor.Ben bu yazıyı yıl değerlendirmesi için yazmadım,değinmek istediğim insanların yeni yıla olan tepkileri.
   Yeni yıldan bir şey beklemiyorum triplerine giren insanlara anlam veremiyorum,çünkü insanoğlunun istekleri ve beklentileri hiçbir zaman bitmez,belki beklentilerine yeni yıl kılıfı giydirmek istemiyordur o ayrı ama madem bir şey beklemiyorsun gelişi anlamsız senin için ne diye kutlama yaparsın,diğer günlerden fark yaratacak şekilde geçirirsin o günü,evine çam ağaçları alıp süsleme ihtiyacı duyarsın (bu da ayrı bi yazı konusu )?
Ayrıca yeni yıla insanlar neden siktirsin gitsin deme ihtiyacı hissederler,sanki siktirip gidecek.Hiç bir idealin yok mu,gerçekleşmesini istediğin bir hayal,olmasını istediğin beklentiler? Bu sene onların zamanının gelecek olmasını hiç düşünmedin mi?Önümüzdeki yaz için hiç mi planların yok mesela?
 Günler birbirinin tekrarı çoğu zaman biliyorum ve birikmiş günleri bir yılın,gelecek yılında günleri belki pek farklı olmayacak ama bu durum bazen elimizde ya da değil,elimizde olan kısmını neden en olumlu şekilde değerlendirmeyelim,neden gelmesin bu yıl da gelmesin triplerine girelim.
Umarım herkes şansı bol yeni bir yıl geçirir.Mutlu yıllar şimdiden herkese !!

zaman: Perşembe, Aralık 30, 2010 , 10 Comments

ZAMANSIZ


Hafızamı kaybetmek istediğim anlar oldu.Tanıdığım tüm insanları unutmak.İyileri de unutmak.Oysa hayatımda ne dönüm noktası yaşadığım olaylar vardı Ne de dönüm noktası yaşatan insanlar.Belki bu yüzden yavan geldi çoğu zaman vakitler.Huzurlu muydum belkide,ama şeffaf bir şekilde.Sonra hiçbir şeyin beni istediğim yerlere götüremeyeceğini fark ettim ve ben kişisel gelişim kitaplarından hep nefret ettim,olumlu düşünmenin işleyeceği yalanından da nefret ettim.Yürümek istedim evimin yolunu bulana kadar,durmadan..ama geçişler yasaktı,yasak hala.Yalanlar söyledim,gerçekleri, buğulanmış camlara yazmasını bildim,yazdım,sildim.
 Ve mutluluklarım bir şarkı süresi kadar.
Mırıldanmalarım renklere dönüşür ve bazen masmavi düşünürüm.Ama bu mutluluklarımın bile beni tatmin etmediği gerçeğini değiştirmez.Bazen insanlar mutluluklarını bana kanıtlamaya çalışırlar,gülüp geçmem ben onlara,bilsinler.
Anlamsız şekiller çizerdim defterlerime,çizerim hala o kadar karışıktırlar ki...bunlar benden bir parça ve her sayfanın sonunda dipnotlarım var hayata..
Sessizlik ya da bir yerlere kaçıp gitme isteği değil.Durduğum yerde bulunduğum zamanda duyabilmek fısıltıları.Kendi şarkılarımı.
Kimseleri özlemiyorum,kimseleri çok fazla sevmiyorum.Doyasıya kahkalarım var, tıklım tıklım zamansız hıçkırıklarım.
Evet evet doğru kelime bu işte zamansız.Doğuşum zamansız buralara.
Zihnim zamansız sorgulamalarda..

zaman: Pazartesi, Aralık 27, 2010 , 11 Comments

HESAP MAKİNESİ DEDİK ! GÜVENDİK!

Bugün muhasebe vizem vardı,fena değilden daha hallice gibi.Neyse bir açıklansında bakarız.Hoca hesap makinesi kullanmamıza izin verdi,neyse bende gelir tablosunu hazırlayacağım hesapladım makineden yazdım kağıda.İlay arkamda oturuyor,döndüm pşsstt bi bak şuna doğru mu diye.İlay'ın yüz ifadesini görmeniz lazımdı oha saçmalama dedi ve gözleri büyüdü.Ben tabi enemmm triplerine girdim.Kendim hesapladım daha düşük bir sayı çıktı diyorum bu makinedir o doğrudur ama bugün beni yanılttı.İlaya göstermeseydim gitmişti bütün sınav.Ve İlay sınavdan çıkarken büyük bir sinirle o gideri gelir tablosuna yazmayacaksınız diye hafiften bağırdı ama ben yazdım ne yazıkki.Sonra alışverişe gittik İlayla.Tam bir saldırmacaydı.Çok güzel şeyler aldık ve bayada indirimliydi.Öyle anlatacak pek fazla bir şey yaşanmayan bir gündü ve ruh halimde öyle..

zaman: Perşembe, Aralık 23, 2010 , 8 Comments

ÖNCE ÖĞRENDİM,okudum,yazdım...

Dün matematik vizem vardı tam puan bekliyorum,''ilk vizem kötü ama öbüründe düzelteceğim'' demiştim ya yaptım işte onu.Ve şunu söyleyeyim şu hayatta zor diye bir şey yok ve öğrenmek gibi güzel bir şey yok.Bu bir dört işlemde olabilir,bir ülkenin başkentini öğrenmek de olabilir.Bence var olmanın en güzel yanı bu.Dünyaya sıfır bilgiyle geliyoruz,öğrenebildiğimiz kadarını öğrenip gidiyoruz.Aslında kendimizi biz yaratıyoruz.
Birinci sınıf  hayatımızın en önemli devresi.Okumayı,yazmayı öğreniyorsun ya açılıyor o zaman işte dünyanın tüm kapıları.
Ben hep yaşamak istemediğimi söylüyorum kendime,bilmiyorum her şeyin boş ve anlamsız olduğunu düşünüyorum.Ama bu dünyada çok değerli bir şey var öğrenmek.

zaman: Salı, Aralık 21, 2010 , 10 Comments

ÖYLE Mİ?

Son zamanlarda ne kadar  kötü şarkı söylendi kulaklarıma.Ne zaman kapandıysa gözlerim ben hiç ağlamadım.Hep duydum ama umursamadım.Peki ya sen ne zamandır farkındasın seni telaşlara sürükleyen eksik umutlarının  sırtında delice yaralar açtığının? Üç beş sekiz ya da yirmi üç yıl yaşadın o kadar ya da vardın bir kutuda ya da toprak yoktu ayaklarında,ama sen anlamadın.Hiç anlamadın,bir anlaşma imzaladın.Bilincin yerinde miydi? Bunu bilmiyorum.ama yanlışlara kabul dedin,hayal edip beklemeye ve gerçekleşmemesine kabul dedin,acıyı sevdin ,zaten ilk sesim ağlarken duyulmuştu dedin.
Tek kelimelikti cümlelerin,neyse ki vardı yüklemlerin.
Arkası boş kağıtlar elinde,doldurmam gerekli diye düşündün.
Ne yazacaklarında belliydi.Ama bunları sen belirlemedin.
Neydin sen ya da kimdin sen mi demeliyim?
Susma bu hayatta,şimdi susma karşımda!
Gündelik yaşama demiştim sana
Gündelik cümleler kurma!

zaman: Pazartesi, Aralık 20, 2010 , 11 Comments

BLOG ÖDÜLÜ

Sevgili deepblueeagle dan yine bir ödül daha geldi.
Teşekkür ederim kendisine.
Blog olayını seviyorum,hem yazmayı hem okumayı.Herkes her gün farklı şeyler yaşıyor,hissediyor,görüyor,duyuyor vs.Başka hayatları okumak güzel.Ben ödülü izlediğim tüm bloglara yolluyorum.Bloğumda varlığını gösteren göstermeyen herkese.

zaman: Cumartesi, Aralık 18, 2010 , 6 Comments

DİLENCİLİK

   Dilenmek uyuşturucu bağımlılığı ya da kumar gibi bir şey aslında.Çünkü insan bir kere başladı mı sürekli ister hale geliyor.Bunu nerden mi anladım,anlatayım hemen.Bir kumbara buldum evde bozuk para biriktirmeye başladım hiç açmayı düşünmüyorum para alamayacak duruma gelene kadar,sonra tümletip okul bitene kadar devam edeceğim.Şu son bir kaç gündür biriktiriyorum ve kendimi ablamdan,annemden sürekli ama sürekli gün içinde 5-6 kez bozuk paralarınızı bana verin,derhal ! derken buluyorum.Orası doldukça doldurasım geliyor para attıkça atasım.
  Dilenen insanlarında bunları hissettiğini düşünüyorum,her yeni para onları daha da teşvik ediyor,düşünsenize günde 20 30 kişiden 1 lira toplasa aylık eline geçen para emek harcayan bir insanın maaşına denk gelir.Bu yüzden dilencilere para vermiyorum.Dilencilerle ilgili iki tane anım var,bahsedeyim.
  Bir keresinde Kızılay'dan eve dönüyorum,karanfil metro girişinden girerken merdivenlere oturmuş küçük bir kızı dua eder halde buldum,içim parçalandı.Gidip çocukla konuşmaya çalıştım ama çok yabaniydi,aç olup olmadığını sordum,hiç cevap vermiyordu o kadar çok ısrar ettim ki tuttum elinden götürdüm yemek yemeye.Konuştuk biraz ama hiç samimi bulmadım,tabiki ailesi tarafından kullanılıyordu.Oyuncakta aldık ona,götürdüm aldığım yere bıraktım kızı eve kendisi dönüyormuş.Bir hafta falan geçti sanırım Kızılay dayım ne göreyim bütün dilenen çocuklar ya dua pozisyonunda ya da karanlıkta ders çalışma numarasında!İnsanların duygusal açıdan sömürülmesi ne kolay! bir daha da kimseye para falan vermedim.
  Bir kere de (bu baya oldu aslında) arkadaşımla yemek yedik,ama ben bitiremedim hepsini,paket yaptırdım babamın iş yerine gidiyorum.Dilenen bir adam var yine bu sefer baş rolde perişan bir halde.Adama gidip : Kusura bakmayın param yok ama yanımda yiyebileceğiniz bir şey var almak ister misiniz ? dedim.Adam da sağol kızım dedi ve aldı.Dilenciye kusura bakma param yok diyen tek akıllı benim herhalde ve o günün akşamında olayı ablama anlattığımda gülmekten gözümüzden yaş geldi.

zaman: Cumartesi, Aralık 18, 2010 , 6 Comments

Neden sonra farkına vardı,insanlara güvenmemeye en yakınlarından başlamalıydı.

zaman: Cumartesi, Aralık 11, 2010 , 5 Comments

AV MEVSİMİ

av mevsimi Pamuk'un hikayesini anlatıyor.Kesik bir kolun bulunmasıyla başlıyor her şey.Polisiye bir film ama öyle çok aksiyon beklemeyin.Eylemlerden çok kişilere odaklanmak gerek,her birinin hikayesiyle de besleniyor film.Ben filme girmeden önce Şener Şen'i çok baba bir rolde bekliyordum,ha değil mi öyle ama cinayet masası şefi için çok fazla sakin,biraz içi geçmiş gibi.İdris (C.Y.) 'in mizahi bir dille çıkışmaları filmi eğlenceli yapmış aslında hareketlilğiyle alıp götürüyor filmi,Çetin Tekindor bilirsiniz yine harika oynamış o kadar soğukkanlı ki.ve Ferman'ın(Ş.Ş.) filmin sonunda söylediği söz son noktayı koyuyor,harika : ''Her şey burda başlamıştı ve burda bitmesi senin elinde''.
Bir de Okan Yalabık var ben sevmiyorum onu,fena değildi o da.
İzleyelim,destek olalım.

zaman: Çarşamba, Aralık 08, 2010 , 3 Comments

YALNIZLIK

Yalnızlık bir oyuncak gibidir kullanmasını bilene..
Kalabalık telaş demektir,hızlı adımlardır,koşuşturmacadır,çarpmaktır son süratla.Eylemlerini sürekli başkalarına göre ayarlamaktır,can sıkar havanı paylaşmak zorundasındır,can sıkar dar bir yolda sıkışmak zorundasındır,can sıkar bakışlarını kaçırmak zorundasındır çünkü onlar hoşlanmazlar sabah otobüste yüzlerine gülümseyenlerden,asansörde merhaba diyenlerden,inerken iyi günler dileyenlerden..
Tek başınalık daha iyi doldurur vaktini.Çünkü sessizlik ve sakinlik seni düşünmeye iter.Düşüncelerin ağır ağır geçer zihninden içerisi dışarısı gibi değildir,konuşmadan da duyarsın kendi sesini.Bir tek senin sözün geçer,senin isteğine bağlıdır yalnızlık..Bu bir insanın ya da insanların yanında olup olmama durumu değildir,bu senin kendinle olup olmama durumundur.
Ağlayan bir çocuktur insanlık,ona oyuncağını verdiğinde susar bir süreliğine,o anki ihtiyacının karşılanması üzerine..Hoşuna gider,okşar ruhunu ve oyuncağını alıp oynar kendi başına.Çünkü herkesin buna ihtiyacı vardır,kimisi istemez yalnız kalmayı,kimisi kabullenmez,kimisi bilmez,kimisi anlamak istemez.Böyledir yalnızlık onunla iyi vakit geçirmeyi bilmek gerekir çünkü düşünürsün eğer düşünürsen varlığın bir anlam kazanır,yalnızlık var olmanın diğer bir adıdır,bu yüzden severim yalnız kalmaları..

zaman: Çarşamba, Aralık 08, 2010 , 9 Comments

Bugün arkadaşlarla sinemaya gittik,av mevsimine.Filmin konusunu falan bilmiyordum zaten Şener Şen varsa gidilirdi,öyle de yaptık,iyi de yaptık.Güzeldi film,Cem Yılmaz da ayrı bi hava katmış zaten adamın ciddi hallerine bile güldüm.Bi sahne vardı(söylemeyim) İlay ağlamaya başladı Ezgiyle bende gülme krizine girdik Özgün zaten uçmuş ortam çok komikti.Filmin başka bi sahnesinde olayı çözdük hemen bi kıpırdanmalar,fısıldamalar falan.Başım çok ağrıyor şimdi.
Yarın da işletme dersim var oturup ders çalışayım,kitap okuyayım.Zamanla yarışıyorum resmen,daha sahaftan aldığım dergileri okumadım,çok işim var.Ayrıca bir kaç gözlem yaptım toparlayım yazacağım onları.

zaman: Salı, Aralık 07, 2010 , 6 Comments

Ne zaman eskittik şarkıları? Kaç eşya takıldı da ayağıma düşüverdim,sen geldin aklıma.Rüyamda görünce özledim seni,görünce anladım özlediğimi ve keşkelerden nefret ederdim dün gece keşkelerle uyandım,sayıklamalarımda sen vardın.Keşke o gün başka bir koltuğa geçmeseydim,ne değişirdi şimdi sadece bir soru daha birikti..
Pencereler,koridorlar şekil değiştirdi.Ne kadar acımasızdı zaman..bana hep pişmanlıkları getirtti.

zaman: Cumartesi, Aralık 04, 2010 , 6 Comments

BUGÜN GÜNLERDEN BALIK

Beş ya da on yıl sonra yok yok bi beş yıl sonra cumartesi akşam yemeklerini çok özleyeceğim.ailemle bir arada olduğum o güzel akşam yemeklerini.Zaman ilerledikçe ayrılıklarda geliyor,beraber olmacalar bozuluyor en sevdiklerim eksiliyor en azından eksilecek.Pazar günlerini hiç sevmem ama cumartesileri hep özleyeceğim.Yarın sanki onlar olmayacakmış gibi keyfini çıkarta çıkarta yiyorum,sofranın,onların,gülmelerin kokusu hep burnumda.Hafta içi ve pazar günleri sıradandır sanmıyorum canımı acıtacaklarını...

zaman: Cumartesi, Aralık 04, 2010 , 3 Comments

Rüzgar zamana şarkı söylerken dans etmemek mümkün değil.Parmak uçlarında bazen hayat gerinip gerinip kollarını açarken neleri kucaklamaya hazır olduğunu sen de benim gibi bilmezsin,sarsan kendini ne çok şey sendedir fark etmezsin.
Ve saçmadır,gerçekten tam bir saçmadır,evrene düşsel güzelliklerini,kirli düşüncelerini saçmadır,raylar üstünde dans ederken vaadedilmiş yaşam.
Kaç tren gelir geçer binmezsin.Binsen yanlış yerde inersin.Geriye dönmek istesen yorulursun yollarda çünkü aynı değildir sen ilerledikçe arkanda oluşan yollar ve esen rüzgar seni uğurlarkenki gibi değildir.Soluduğun hava bile gerçek değildir.
Ya da beklersin gelmesini umduklarının,ama bu hep insan değildir.
En azından benim için.Beklediğim insan değildir.

zaman: Cuma, Aralık 03, 2010 , 10 Comments