Uyumaya çalışıyorum geveze gecenin eteğinde.Kendimi buldum diyor hüznü resmeden bir şiirin kafiyesinde.Ten giymişti sanki üzerine,konuşuyordu yırtık sesiyle ve nefes nefese.Ara verebilirdim gözlerimi kapamaya,madem bu kadar istekliydi anlatmaya.Ve başladı anlatmaya.
''...Sonuçta,diyor,dünya sefalet yeridir.Milyarlarca adımı ağırlayan,hiç süpürülmemiş bir caddeden ibarettir.İki farklı kürenin aynı anda bambaşka iklimleridir.Payına düşen az.Alacaklısı geçmişin,saçların gibi dolaşmış düşüncelerin ve askıya astığın paltonun cebinde yitmiş düşlerin,uzağında değil.Örtüyorum toprağı ve seni ve diğerlerini,olması gerektiği gibi,kurulmuş bir saat gibi zamanı gelince.'' Kulak yoran bir sessizlik.Vızıltılar ve fısıltılar.Bir şeyler geveliyor ağzında.Kesik kesik bir kaç hece.O zaman farkına varıyorum,sarhoş olmuş gece.
   Mırıldanıyor biraz daha.Farkında o da,azalıyor zamanı,giymek istemiyor sabahlığını.Devam ediyor,diyor ki: ''Kayıp bir gülümseme,umutsuz ve kırık bir seslenme ben bunları besliyorum.Göz bebekleri yırtılmış,çekmeceleri boşalmış gözlerin içine bakıyorum.Elini tutuyorum ziyan edilmiş yaprakların,umudu içirip yediren.Teselli buluyor bende yalnızlık,diyorum ona sadece sen değilsin karanlık.O zaman gülümsüyor bana.'' Cicili bicili çoraplarını giymek için soluklanıyor.Son soluklanışı ve son cümleleri..Ona verilen zaman dilimini yedi bitirdi.Yaşlı şimdi gözleri,elleri.Gidiyor gökyüzünden istemeyerek,yavaş yavaş,eriye eriye.Yerini bırakıyor güneşe ve güneş geliyor,gerine gerine.Geceyi baştan çıkaran bir gülümsemeyle..

zaman: Cumartesi, Temmuz 31, 2010

0 Comments to " "