SABAHATTİN ALİ VE KÜRK MANTOLU MADONNA'SI

   Hangi insan ona vaad edilen ömrün sadece üç dört ayında sahiden nefes alabilir ki?Keskin sükunetinde,içindeki fırtınalarla ruhundan kopabilir?Raif efendi bu soruların öznesi.Kendisini ''hakikatten ziyade hayal dünyasında yaşayan bir çocuktum'' diye tanımlayan Raif,dış dünyaya kapılarını kapamış,kendisiyle bir başına kalan Kürk Mantolu Madonna'nın baş kahramanlarından bir tanesi.Bugün bitirdim kitabı,keşke daha önce okusaymışım dedirten bir kitaptı.Bilmiyorum okuduğunuzda sizde ne hisler uyandırır ama ben çok etkilendim.
   Bir resim galerisinde çok etkilendiği bir tablodaki kadının gerçek hayatta var olmasıyla,bambaşka bir boyuta geçen Raif aslında yaşanılacak bir dünyanın var olduğuna ikna olur ama bu hissi sadece kısa bir süreliğine hissetmesine çok üzüldüm,çünkü insan hayatın güzel olduğunu anlayıp kendini o sahne içinde bulamazsa değersiz bir varlık olduğunu düşünür ve milyarlarca insan arasında benim yerim ne ki,niye yaşıyorum sorularıyla yaşarken ölür.
 Diğer bir başkahraman olan Maria Puder,Raif'e Raif olduğunu hissettiren kadın.Raif'i mutlu ettiği sayfalarda onu çok sevdim.Onun da içinde bir türlü çözemediği düğümler,bence Raif'e inandıktan sonra çözüldü.Ama her aşk şu iki yüklemden ibaret değil mi?:Alışmak ve kaybetmek..
  Kitabın can alıcı yerlerinden bahsetmek istemiyorum,sadece şunu yazıp:'Kendisinden daha dün ayrılmış gibi taze bir hasret duydum'. Bu cümle ağlattı beni,eğer okursanız bu cümlenin ne anlam ifade ettiğini anlarsınız.
 Biraz da Sabahattin Ali'den bahsetmek istiyorum. Daha doğrusu evde bulduğum bir dergiden alıntı yapacağım.
  1948'de Marko Paşa ve Merhum Paşa dergilerindeki yazıları nedeniyle yayın yoluyla hakaret suçlamasıyla ceza alan Sabahattin Ali üç ay kadar hapis yatar.Çıkınca Zincirli Hürriyet'te yazmaya başlar,yeniden yargı önünde bulur kendini.polis izlemektedir,bir yandan ölüm tehditleri almaktadır.Yapabileceği bir şeyin kalmadığını düşünür;yurt dışına çıkmak ister.Amacı Fransa'ya yerleşmektir.Ancak pasaport alamaz.Önünde tek yol kalmıştır:Kaçmak!
Bir yakını aracılığıyla Ali Ertekin adlı kişiyle tanışır.Ertekin,onu Bulgaristan'a kaçırabileceğini söyler.Birlikte yola çıkarlar.2 Nisan 1948'de Istranca Dağlarında öldürülür.Cesedi aylar sonra bulunacak,kimliği saptanamayacak,Ali Ertekin'in itirafı sonucunda,kurda kuşa yem olan bu kişinin Sabahattin Ali olduğu anlaşılacaktır.O,zaten yıllar önce bunu bilmiştir:''Benim meskenim dağlardır.''
  Yaşam öyküsünden bahsetmeyeceğim,çünkü hiç bir zaman aklımda tutamam.Onu tanımanın en iyi yoluda onu okumaktır zaten.

zaman: Cuma, Eylül 17, 2010

3 Comments to "SABAHATTİN ALİ VE KÜRK MANTOLU MADONNA'SI"

bak, yıllar geçecek hem de onyıllar, "iyi ki okumuşum bu kitabı" diyeceksin, kendi kendine, başkasına veya her bu kitapla ilgili yazıya...
ben öyle yapıyorum da!

http://elma-c.blogspot.com

Evet kesinlikle böyle bir kitap.Öneriyorum zaten herkese.

Hayatimda okudugum en guzel kitaptir kurk mantolu madonnamm.