İnsanlara karşı bir şey hissetmediğimde nefret etmeyi öğrendim.Dediğin gibi boşluklar her zaman doldurulurdu.Ekşi,rahatsız edici ama bağımlılık yapan bir tat.Ayaklarımın,gözlerimin,ellerimin ve dudaklarımın bana ait olmadığını anladığımda acının var olmadığını öğrendim.Ölüm dışında.Düştüğünde kanayan,gördüğünde körleşen,burkulduğunda onarılmayan soyut varlığın,başı açık sonu kapalı bir çizginin üzerinde Tanrı'yla dans etmesinin huzur verdiğine tanıklık ettim.Dediğin gibi biraz ilerlemek yetiyordu,bir sonraki adım seni başlangıca yaklaştırıyordu.Huzura ramak kala yorulmaksa kaçınılmazdı.Herkes sıfır noktasına gelemiyordu.
Göle atılan bir taşın yarattığı etkisinin sesinden kuvvetli olduğunu anladığımda,kendimi çırılçıplak,uçurumdan sulara bıraktım.Ama sesim bedenimden ağırdı.Bir taş kadar olamadım.Battım,battım.Battıkça nefes aldım.Dediğin gibi yer çekimine karşı koyamayacak kadar sarhoşluk,yere kapaklandığında taş zeminin soğukluğunda,kulaklarına göle atılan taşın sesini doldururdu,zayıf sesini.Bilirdin ki su herkese sahip olduklarıyla muamele ederdi.
Gözlerim kapalı geldiğim dünyadan gözlerimi kapatarak gideceğim,açık kaldığı sürede yaşadıklarım kırılgan boşluğumu dolduracak.Dediğin gibi boşluklar her zaman doldurulur.
5 Comments to " "